Velayet Davası

Velayet Davası

Velayet davası, ergin olmayan çocuğun kimin bakım, eğitim, gözetim ve temsilinde kalacağını belirlemek amacıyla açılan davadır. Türk Medeni Kanunu’na göre velayet, ebeveynlere tanınmış bir hak olmanın ötesinde, çocuğun üstün yararını korumaya yönelik bir yükümlülüktür. Bu nedenle velayet davalarında hakim, anne ve babanın taleplerinden ziyade çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak kararı verir.

Dinç Hukuk Bürosu – Av. Mehmet İlker Dinç olarak, müvekkillerimize velayet davaları başta olmak üzere aile hukukunun tüm alanlarında danışmanlık ve avukatlık hizmeti sunmaktayız. Büromuz, her somut olayda çocuğun menfaatini merkeze alarak, güncel Yargıtay kararları ve mevzuat doğrultusunda en doğru sonuca ulaşmayı hedefler.

Velayet Nedir? Velayet Kavramının Hukuktaki Yeri

Velayet, ergin olmayan çocuğun bakımını, eğitimini, korunmasını, temsilini ve malvarlığının yönetimini kapsayan hak ve yükümlülüklerin bütünüdür. Türk Medeni Kanunu’nda (m. 335-351) düzenlenen bu kurum, aile hukukunun en temel konularından biridir.

Velayet, yalnızca anne ve babaya tanınmış bir hak değil; aynı zamanda kamu düzenine dayanan, devredilemez ve vazgeçilemez bir sorumluluktur. Ebeveynlerin bu hak ve görevleri, her durumda çocuğun üstün yararı gözetilerek kullanılmak zorundadır.

  • Çocuğun şahsı üzerinde velayet: Barınma, eğitim, sağlık, ahlaki gelişim ve sosyal çevrenin düzenlenmesi.
  • Çocuğun malvarlığı üzerinde velayet: Malvarlığının yönetimi ve korunması.
  • Çocuğun temsil edilmesi: Hukuki işlemlerde çocuğun haklarının korunması.

Uygulamada velayet davaları özellikle boşanma, ayrılık ya da evlilik dışı doğum gibi hallerde gündeme gelir. Hâkim, her somut olayda tarafların taleplerinden bağımsız olarak çocuğun üstün yararını esas alır. Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, velayet ebeveyn menfaatine değil, çocuğun geleceğinin güvence altına alınmasına hizmet eden bir kurumdur.

Velayet Davası Nedir?

Velayet davası, çocuğun velayet hakkının hangi ebeveyne bırakılacağını ya da mevcut velayet düzeninin değiştirilmesini sağlamak amacıyla açılan davadır. Boşanma, ayrılık, evlilik dışı doğum ya da velayet sahibinin çocuğun üstün yararını zedeleyecek davranışları gibi durumlarda gündeme gelir.

Genel hatlarıyla velayet davalarında süreç şu şekilde ilerler;

  • Davanın açılması: Talep, yetkili Aile Mahkemesi’ne sunulan dilekçeyle ileri sürülür.
  • Hakimin incelemesi: Velayet kamu düzenine ilişkin olduğundan, hâkim taraf beyanlarıyla yetinmez; sosyal inceleme raporu, pedagog/psikolog görüşü, gerektiğinde de çocuğun beyanı alınır.
  • Karar aşaması: Çocuğun yaşı, eğitim düzeni, anne-babanın koşulları, kardeşlerin birlikte büyümesi ve alıştığı çevrenin korunması gibi unsurlar değerlendirilir. Hakim her durumda çocuğun üstün yararı ilkesine göre karar verir.

Sürecin uygulamada nasıl ilerlediğini görmek adına Yargıtay kararlarını referans alabiliriz. Bu kararlara göre:

  • Tarafların anlaşmaları hakimi bağlamaz; hakim bu anlaşmayı yalnızca çocuğun menfaatine uygun bulursa dikkate alır.
  • Haklı neden olmadıkça kardeşlerin birbirinden ayrılmaması esastır.
  • Ebeveynin yaşam koşulları ve düzenliliği velayet kararında belirleyici kriterlerdendir.
  • 2017 tarihli içtihatla, tarafların rızası varsa ve çocuğun yararına uygunsa ortak velayet de mümkün görülmüştür.

Velayet Davası Nasıl Açılır?

Velayet davası, çocuğun üstün yararının korunması amacıyla hangi ebeveynin velayet hakkını kullanacağına karar verilmesi için açılır. Bu dava, boşanma veya ayrılık sonrası velayetin düzenlenmesi, mevcut velayet düzeninin değiştirilmesi ya da ebeveynin yükümlülüklerini ağır biçimde ihmal etmesi gibi hallerde gündeme gelir.

Velayet davasının açılış süreci adım adım şu şekilde ilerler:

1- Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi

  • Görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir.
  • Yetkili mahkeme ise çocuğun yerleşim yeri mahkemesidir.

2- Dava Türünün Doğru Belirlenmesi

Davacı, velayetin kaldırılmasını mı, değiştirilmesini mi yoksa yeni bir velayet düzenlemesi talep ettiğini açıkça belirtmelidir. Yanlış nitelendirme, yerel mahkeme kararlarının Yargıtay tarafından bozulmasına yol açabilmektedir

3- Dilekçe Hazırlanması ve Delillerin Sunulması

Davacı, çocuğun üstün yararına aykırı durumları dilekçede belirtmeli, iddialarını ispatlayacak belgeleri (nüfus kayıt örneği, tanık, sosyal inceleme raporu vb.) sunmalıdır.

4- Mahkeme Süreci

Hakim, tarafların beyanlarıyla yetinmez; sosyal inceleme raporu aldırır, gerektiğinde pedagog/psikolog incelemesine başvurur.

Yargıtay’a göre, dava devam ederken ortaya çıkan yeni olgular (örneğin yeni doğan çocuk) her aşamada ileri sürülebilir ve değerlendirilmelidir

5- Karar Aşaması

Hakim, ebeveynin ekonomik koşulları, yaşam tarzı, çocuğa ilgisi, kardeşlerin durumu ve çocuğun alıştığı çevreyi dikkate alarak karar verir

Yargıtay içtihatlarında özellikle “kardeşlerin mümkün olduğunca ayrılmaması” ve “çocuğun alıştığı ortamın korunması” ilkeleri vurgulanmıştır

Velayet davası, yalnızca ebeveynler arasındaki bir çekişme değil; çocuğun geleceğini güvence altına alan bir yargılamadır. Yanlış dilekçe veya eksik delil, hak kaybına yol açabileceğinden sürecin titizlikle yürütülmesi gerekir.

Dinç Hukuk Bürosu – Av. Mehmet İlker Dinç, aile hukuku alanında özellikle velayet davaları, nafaka ve boşanma süreçlerinde edindiği tecrübeyle müvekkillerine profesyonel hukuki destek sunmaktadır. Her dosyada çocuğun üstün yararı merkeze alınarak, güncel Yargıtay kararları ve mevzuat doğrultusunda en doğru sonuca ulaşılması hedeflenir.

Velayet Davası için Şartlar

Velayet davası, ancak belirli şartların oluşması halinde açılabilir. Bu şartlar, çocuğun menfaatinin korunmasına yöneliktir. Dolayısıyla velayet davaları, ebeveynler arası çekişmeden ziyade çocuğun üstün yararını merkeze alır.

Davanın açılabilmesi için gerekli şartlara bakacak olursak;

  • Boşanma davası içinde hâkim, çocuğun velayetini kime bırakacağına karar verir.
  • Ayrılık davasında da velayet geçici olarak düzenlenebilir.
  • Velayeti elinde bulunduran ebeveynin çocuğa bakmaması, ihmal veya istismar etmesi, bağımlılık gibi nedenlerle çocuğun üstün yararının zedelenmesi halinde velayetin değiştirilmesi talep edilebilir.
  • Kural olarak velayet anneye aittir. Ancak annenin küçük, kısıtlı, ölmüş veya çocuğa bakamayacak durumda olması halinde baba velayet için dava açabilir.
  • Yargıtay içtihatlarına göre dava devam ederken bile yeni olgular (örneğin yeni doğan kardeş, ebeveynin hayat koşullarında ciddi değişiklik) dikkate alınır ve velayet kararı buna göre şekillenir.
  • Çocuğun eğitim hayatının aksamaması, kardeşlerin ayrılmaması, güvenli bir yaşam ortamının sağlanması gibi durumlar velayetin yeniden düzenlenmesi için yeterli sebep olabilir.

Velayet davası için şartların oluşup oluşmadığının doğru değerlendirilmesi son derece önemlidir. Çünkü her dava çocuğun geleceğini doğrudan etkilemektedir. Yanlış yönlendirme veya usul hataları hem ebeveynler hem de çocuk açısından telafisi güç sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle velayet davalarının, aile hukukunda uzman kişiler eşliğinde yürütülmesi en sağlıklı yaklaşımdır.

Dava Ne Kadar Sürer?

Velayet davasının kesin bir süresi yoktur; çünkü her dosya çocuğun üstün yararı doğrultusunda ayrı ayrı değerlendirilir. Ancak uygulamada ortalama 6 ay ile 1,5 yıl arasında sonuçlanabildiği söylenebilir.

Bu süreyi etkileyen başlıca faktörler şöyledir:

  • Mahkemenin iş yükü: Büyük şehirlerdeki yoğunluk davaların uzamasına neden olabilir.
  • Tarafların tutumu: Tarafların delilleri zamanında sunması, davanın uzamasını engeller.
  • Sosyal inceleme raporları: Pedagog, psikolog veya sosyal çalışmacı tarafından hazırlanan raporların temini süreyi etkiler.
  • Tanık ve delillerin toplanması: Tarafların ileri sürdüğü iddiaların araştırılması davanın seyrini uzatabilir.
  • İstinaf/temyiz süreci: İlk derece mahkemesi kararı sonrası istinaf veya Yargıtay aşaması da ek süreler doğurur.

Özetle, velayet davasının süresi tamamen somut olayın koşullarına bağlıdır. Hak kaybı yaşamamak ve süreci gereksiz yere uzatmamak için davanın dikkatle yürütülmesi ve usule uygun adımların zamanında atılması önem taşır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Velayet davalarında görevli mahkeme, Aile Mahkemeleri’dir. Eğer bulunduğunuz yerde Aile Mahkemesi yoksa, bu durumda görevi Asliye Hukuk Mahkemesi üstlenir. Yetki açısından ise velayet davası açmak isteyen tarafların, davayı çocuğun veya eşin yerleşim yeri mahkemesinde açmaları gerekmektedir (TMK m. 12, HMK m. 6).

Aile Mahkemeleri yalnızca velayetle sınırlı kalmayıp; boşanma davaları, nafaka davaları, soybağı davaları, mal rejiminin tasfiyesi ve benzeri aile hukukuna ilişkin tüm davalara bakmakla görevlidir. Dolayısıyla velayet davası, çoğu zaman boşanma davası ile birlikte açılabildiği gibi, boşanmanın kesinleşmesinden sonra da ayrı bir dava olarak gündeme gelebilmektedir.

Dava Sürecinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Velayet davası, sadece ebeveynlerin iddiaları üzerinden değil, çocuğun üstün yararını merkeze alarak yürütülür. Bu nedenle dava sürecinde bazı noktalar sonuca doğrudan etki eder.

Bu noktaların detaylarını şu şekilde verebiliriz;

  • Çocuğun eğitim, sağlık, bakım ve sosyal çevresine ilişkin belgeler eksiksiz şekilde mahkemeye sunulmalıdır. Eksik veya geç sunulan deliller, davanın uzamasına ve aleyhe sonuç doğmasına neden olabilir.
  • Hakim, pedagog veya sosyal çalışmacıdan rapor aldırır. Bu raporlara yansıyan ebeveyn tutumları, çocuğun yaşam koşulları ve bakım kalitesi doğrudan karara etki eder. Süreçte aile ortamının çocuğun gelişimine uygun olduğunu göstermek önemlidir.
  • Yargıtay kararlarına göre idrak çağındaki çocukların görüşünün alınması gerekir. Çocuğun beyanı hem mahkeme hem de üst yargı mercilerinde dikkate alınır. Bu noktada çocuğun iradesinin serbestçe açıklanabilmesi önemlidir
  • Mahkemeler haklı sebep olmadıkça kardeşlerin ayrılmamasını esas alır. Bu husus gözden kaçırıldığında dava sonucunda velayetin istenmeyen şekilde düzenlenmesi söz konusu olabilir.
  • Ebeveynlerin mahkeme karşısındaki tutum ve işbirliği, çocuğa karşı ilgilerini gösteren önemli unsurlardır. Gereksiz çatışma ve çocuğu sürecin içine çekme, olumsuz değerlendirilebilir.

Velayet davası sürecinde her ayrıntı çocuğun üstün yararının belirlenmesinde önem taşır. Belgelerin eksiksiz sunulması, sosyal inceleme raporlarının olumlu yansıması, çocuğun görüşünün dikkate alınması ve kardeşlik bağlarının korunması gibi hususlar kararın seyrini doğrudan etkiler. Tarafların mahkeme önündeki tutumu, davayı gereksiz çatışmalara sürüklememesi ve çocuğun bu süreçten olumsuz etkilenmemesi de kritik unsurlar arasındadır.

Bu aşamalarda yapılacak küçük hatalar dahi davanın uzamasına veya istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, süreç boyunca dikkatli hareket edilmediğinde hak kaybı yaşanması ihtimali yüksektir.

Dinç Hukuk Bürosu – Av. Mehmet İlker Dinç, aile hukuku ve özellikle velayet davaları konusunda sahip olduğu deneyimle, müvekkillerinin hak kaybına uğramadan süreci en sağlıklı şekilde yürütmesine katkı sağlamaktadır.

Velayet Davası Dilekçesi Örneği (2025)

Aşağıda yer alan dilekçe, Dinç Hukuk Bürosu – Av. Mehmet İlker Dinç adına hazırlanmış örnek bir metindir. Gerçek davalarda dilekçelerin somut olaya ve çocuğun üstün yararına göre şekillendirilmesi gerektiğinden, bu örneğin doğrudan kullanılmasının hak kaybına yol açabileceğini özellikle vurgulamak isteriz.

Örnek Velayet Davası Dilekçesi

…… AİLE MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ’NE

DAVACI: [Ad Soyad – TCKN – Adres]

VEKİLİ: Av. Mehmet İlker Dinç – Dinç Hukuk Bürosu

DAVALI: [Ad Soyad – TCKN – Adres]

KONU: Çocuğun velayetinin müvekkilime verilmesi talebimizden ibarettir.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkilim ile davalı …/…/…. tarihinde evlenmiş olup bu evlilikten … doğumlu … isimli müşterek çocuk dünyaya gelmiştir.

Tarafların evlilik birliği, aralarındaki derin geçimsizlik nedeniyle fiilen sona ermiştir. Çocuk şu anda davalı tarafın yanında bulunmakta olup, yaşadığı koşullar çocuğun üstün yararına uygun değildir.

Davalı taraf çocuğun eğitim, bakım ve gözetimini gereği gibi yerine getirmemekte, bu durum çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimini olumsuz etkilemektedir.

Müvekkilim, düzenli gelir sahibi olup çocuğun bakım, eğitim ve gelişimi için gerekli tüm koşulları sağlamaktadır.

HUKUKİ SEBEPLER:

Türk Medeni Kanunu m. 335 ve devamı, ilgili sair mevzuat.

DELİLLER:

  • Nüfus kayıt örnekleri
  • Tanık beyanları
  • Sosyal inceleme raporu (mahkemece alınacaktır)
  • Diğer yasal deliller

SONUÇ VE İSTEM:

Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, müşterek çocuğun velayetinin müvekkilim …’e verilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederim.

Tarih

Davacı Vekili

Av. Mehmet İlker Dinç
(Dinç Hukuk Bürosu)

Önemli Not

Bu dilekçe yalnızca örnek niteliğindedir. Her velayet davasında çocuğun yaşı, eğitim durumu, ebeveynlerin koşulları, kardeşlerin durumu gibi çok sayıda faktör dikkate alınır. Dolayısıyla standart bir dilekçe ile dava açmak, hak kaybına yol açabilir. Velayet davalarının, çocuğun üstün yararını gözeten hukuki stratejilerle ve uzman desteğiyle yürütülmesi en sağlıklı yoldur.

Anlaşmalı Boşanma Sonrası Velayet Davası

Anlaşmalı boşanma davalarında tarafların üzerinde anlaştığı en önemli hususlardan biri de çocukların velayetidir. Mahkeme, tarafların protokoldeki mutabakatını çocuğun üstün yararına uygun bulduğu ölçüde onaylar. Ancak boşanma sonrasında koşulların değişmesi halinde, velayet konusunda yeni bir dava açılması mümkündür.

Şartların değişmesi durumunda birkaç örnek verecek olursak;

  • Velayetin verildiği ebeveynin çocuğun bakım ve eğitim yükümlülüklerini ihmal etmesi,
  • Çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen yeni durumların ortaya çıkması (ör. sağlık, eğitim, çevre faktörleri),
  • Diğer ebeveynin koşullarının çocuğun menfaatine daha uygun hale gelmesi,

bu davaların açılmasına sebep olabilir.

Dava, çocuğun yerleşim yeri Aile Mahkemesi’nde açılır.

Davacı, velayetin değiştirilmesini gerektiren olguları dilekçesinde açıkça belirtir.

Hakim, sosyal inceleme raporu aldırır, tarafları dinler ve gerekiyorsa çocuğun beyanını da değerlendirir.

Yargıtay kararlarına göre, anlaşmalı boşanma sırasında verilen velayet düzenlemesi kesin hüküm değildir; çocuğun yararı gerektirdiğinde her zaman değiştirilebilir.

Mahkeme, ebeveynlerin protokoldeki iradesiyle bağlı değildir. Çocuğun üstün yararını esas alarak velayeti değiştirebilir veya mevcut düzeni koruyabilir.

Mahkemeler haklı ve somut nedenler olmadan velayeti değiştirmez. Bu nedenle, dava açmadan önce koşulların gerçekten çocuğun menfaatine aykırı hale geldiğinin delillerle ortaya konulması gerekir.

  • Çocuğun yaşı, okul hayatı, kardeş ilişkileri ve ebeveynlerin yaşam koşulları özellikle dikkate alınır.
  • Tarafların dava sürecindeki tutumları da hakimin takdirinde önemli rol oynar.

Anlaşmalı boşanma sonrası açılan velayet davaları, ebeveynlerin geçmişteki protokolüne rağmen çocuğun üstün yararı doğrultusunda yeni bir düzenleme yapılmasına imkân tanır. Bu nedenle, mevcut koşullar değiştiğinde hak kaybı yaşanmaması için sürecin dikkatle ve bilinçli adımlarla yürütülmesi gerekir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Nedir?

Velayetin değiştirilmesi davası, daha önce mahkeme tarafından bir ebeveyne verilmiş olan velayet hakkının, sonradan ortaya çıkan koşullar nedeniyle çocuğun üstün yararına aykırı hale gelmesi durumunda açılan davadır. Amaç, mevcut velayet düzeninin artık çocuğun menfaatini korumaması halinde yeni bir düzenleme yapılmasıdır.
Sürecin İşleyişi
Şartların değişmesi: Velayet sahibi ebeveynin çocuğu ihmal etmesi, şiddet uygulaması, bağımlılık sorunu yaşaması veya yaşam koşullarının çocuğun gelişimine zarar vermesi; diğer ebeveynin koşullarının ise çocuğun yararına daha uygun hale gelmesi.
Dava açılması: Dava, çocuğun yerleşim yeri Aile Mahkemesi’nde açılır. Davacı, değişiklik talebini açık ve somut delillerle desteklemek zorundadır.
Mahkeme incelemesi: Hakim, sosyal inceleme raporu aldırır, gerektiğinde çocuğun görüşünü dinler. Ebeveynlerin yaşam koşulları ve çocuğun menfaatine uygunluk titizlikle karşılaştırılır.
Karar: Hakim, mevcut velayet düzeninin çocuğun üstün yararına aykırı olduğuna kanaat getirirse, velayeti diğer ebeveyne verebilir veya kişisel ilişkiyi yeniden düzenleyebilir.
Standart Velayet Davasından Farkları
Başlangıç noktası: Standart velayet davası boşanma veya ayrılık sırasında velayetin ilk kez belirlenmesi için açılırken, değiştirme davası daha önce verilmiş karara karşı yeni olgular nedeniyle açılır.
Delil yükü: Değiştirme davasında davacı ebeveyn, yeni ve haklı sebepleri delilleriyle ortaya koymak zorundadır.
Daha sıkı inceleme: Mahkemeler mevcut düzeni değiştirmede daha ihtiyatlı davranır; bu nedenle ispat yükü daha ağırdır.
Yargıtay Uygulaması
Yargıtay, velayet kararlarının kesin hüküm olmadığını, çocuğun menfaatine aykırı hale geldiğinde her zaman değiştirilebileceğini vurgulamaktadır. Örneğin, Yargıtay 2. HD, 18.04.2016, E. 2015/16387, K. 2016/7820 sayılı kararında babanın uyuşturucu geçmişi, psikolojik sorunları ve çocuğa şiddet uyguladığı dikkate alınarak, velayetin babada kalmasının çocuğun yararına uygun olmadığı belirtilmiş ve karar bozulmuştur. Bu karar, velayetin değiştirilmesinde ebeveynin kişisel yaşamındaki olumsuzlukların çocuğun geleceği açısından ne kadar kritik olduğunu göstermektedir.
Velayetin değiştirilmesi davası, ebeveynlerin taleplerinden ziyade çocuğun üstün yararını korumaya yönelik bir mekanizmadır. Standart velayet davasından farklı olarak, burada değişen koşulların somut delillerle ispat edilmesi zorunludur. Mahkemeler, çocuğun güvenliği, eğitimi, ruhsal ve sosyal gelişimini ön planda tutarak karar verirler.

Velayet Davasında Çocuğun Dinlenmesi

Velayet davalarında en sık merak edilen konulardan biri, çocuğun mahkeme önünde söylediği şeylerin karar sürecinde ne kadar etkili olduğudur. Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay içtihatlarına göre, idrak çağındaki çocuğun görüşünün alınması bir zorunluluktur. Ancak bu görüş, tek başına bağlayıcı değildir; hakim her durumda çocuğun üstün yararını esas alır.

  • Çocuk, genellikle 8 yaş ve üzerindeyse mahkeme tarafından dinlenir.
  • Dinleme, çocuğun kendisini baskı altında hissetmeyeceği bir ortamda hâkim tarafından yapılır.
  • Çocuğun beyanı, sosyal inceleme raporları, tanık ifadeleri ve diğer delillerle birlikte değerlendirilir.

Yargıtay İçtihatları

Yargıtay 2. HD, 23.02.2009, E. 2008/16521, K. 2009/2881 kararında, çocuğun annesinin yanında yaşamak istediğini açıkça beyan etmesi ve bu isteğin üstün yarara aykırı olmaması nedeniyle, bu beyana değer verilmesi gerektiği vurgulanmış ve yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Yargıtay 2. HD, 18.04.2016, E. 2015/16387, K. 2016/7820 kararında ise, çocuğun babayı tercih etmesine rağmen, babanın uyuşturucu geçmişi, psikolojik sorunları ve çocuğa şiddet uygulaması gibi sebeplerle velayetin anneye verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu karar, çocuğun beyanının önemli olduğunu, ancak üstün yarara aykırı olduğunda bağlayıcı olmayacağını göstermektedir.

Çocuğun görüşü, hakimin kararında önemli bir ölçüttür. Ancak hakim, çocuğun ebeveyn etkisi altında konuşabileceğini de göz önünde bulundurur.

Nihai kararda, çocuğun beyanı ile birlikte sosyal inceleme raporu, ebeveynlerin koşulları, kardeşlerin durumu ve çocuğun genel gelişimi birlikte değerlendirilir.

Çocuğun dinlenmesi, velayet davalarında yalnızca bir formalite değil, karar sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hâkim çocuğun görüşünü dikkate almakla yükümlüdür; ancak bu görüş çocuğun üstün yararına aykırı düştüğünde sonuca yön vermeyebilir. Böylece çocuğun iradesi ile onun korunmaya değer menfaatleri arasında hassas bir denge gözetilir.

Velayet Davası Açmak İçin Gerekli Evraklar Nelerdir?

Velayet davası açmak isteyen kişilerin mahkemeye sunması gereken evraklar, davanın sağlıklı yürütülmesi ve hak kaybı yaşanmaması açısından büyük önem taşır.

Dava açmak için zorunlu evraklar şunlardır:

  • Dava dilekçesi: Velayet talebinin dayanaklarını ve gerekçelerini içeren resmi başvuru yazısı.
  • Nüfus kayıt örneği: Davacı, davalı ve çocuğa ait nüfus kayıt örnekleri.
  • Boşanma kararı (varsa): Boşanma veya ayrılık kararının kesinleşmiş sureti.
  • Kimlik fotokopileri: Davacıya ait kimlik belgesi fotokopisi.

Dava sürecinde delil niteliği taşıyacak evraklar da vardır. Bu evraklar:

  • Eğitim ve sağlık belgeleri: Çocuğun okul kayıtları, başarı durumunu gösterir belgeler, sağlık raporları.
  • Tanık listesi: Çocuğun bakım ve gözetimi konusunda bilgi verecek kişilerin listesi.
  • Sosyal inceleme raporu (mahkemece alınır): Pedagog, psikolog veya sosyal çalışmacı tarafından hazırlanır.
  • Diğer belgeler: Çocuğun mevcut yaşam koşullarının uygun olmadığını veya davacının koşullarının daha iyi olduğunu gösteren her türlü resmi evrak (kira kontratı, gelir belgesi, iş yeri yazısı vb.).

Evrakların eksik veya geç sunulması, davanın uzamasına yol açabilir.

Mahkemeler kamu düzenine ilişkin davalarda delilleri re’sen toplasa da, davacının elindeki belgeleri eksiksiz sunması sonucu doğrudan etkiler.

Kısacası, velayet davası açarken yalnızca dilekçe yeterli değildir; çocuğun üstün yararını ispatlayacak tüm belgelerin dosyaya kazandırılması gerekir.

Velayet Davasında Çocuğun Yaşı Önemli Midir?

Evet, çocuğun yaşı velayet davalarında kritik öneme sahiptir. Çünkü mahkemeler kararlarını verirken her zaman çocuğun üstün yararı ilkesini esas alır ve bu ilkenin yorumu çocuğun yaşına göre değişiklik gösterir.

1- Küçük Yaştaki Çocuklar (0–6 yaş)

Bu dönemde çocukların anne bakımına ve şefkatine daha çok ihtiyaç duydukları kabul edilir.

Annenin bu görevi yerine getirmesine engel bir durum yoksa, küçük yaştaki çocukların velayeti genellikle anneye verilir.

2- Okul Çağındaki Çocuklar (7–12 yaş)

Eğitim, sosyal çevre ve gelişim ihtiyaçları ön plana çıkar.

Çocuğun bulunduğu ortamın istikrarı ve eğitim imkanları mahkeme açısından daha belirleyici olur.

3- İdrak Çağındaki Çocuklar (8 yaş ve üstü)

Bu yaş grubundaki çocukların görüşleri mahkemece mutlaka dinlenir. Ancak çocuğun beyanı tek başına belirleyici değildir; üstün yarara aykırı düşerse hâkim farklı karar verebilir.

Yargıtay 2. HD, 23.02.2009, E. 2008/16521, K. 2009/2881 kararında, idrak çağındaki çocuğun annesinin yanında yaşamak istediğini ifade etmesi dikkate alınmış ve yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

4- Ergenlik Çağı ve Sonrası (13 yaş ve üstü)

Çocuğun görüşüne daha fazla ağırlık verilir. Ancak nihai karar yine de üstün yarar çerçevesinde verilir.

Yargıtay 2. HD, 18.04.2016, E. 2015/16387, K. 2016/7820 kararında, çocuk babayı tercih etmiş olsa da; babanın uyuşturucu geçmişi, psikolojik sorunları ve şiddet eğilimi nedeniyle velayetin babaya verilmesi çocuğun üstün yararına aykırı bulunmuş, karar bozulmuştur.

Çocuğun yaşı, velayet davalarında kimin yanında kalacağına karar verirken önemli bir kriterdir. Küçük çocukların anneleriyle kalması tercih edilirken, idrak çağındaki çocukların görüşleri dinlenir, ergenlik dönemindekilerin ise beyanlarına daha fazla değer verilir. Ancak her durumda belirleyici olan tek ölçüt, çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak ortamdır.

Boşanma Davasından Önce Velayet Davası Açılabilir Mi?

Evet, taraflardan biri boşanma ya da ayrılık davası açmadan da çocuğun velayeti için mahkemeye başvurabilir. Normal koşullarda evlilik devam ettiği sürece çocuğun velayeti anne ve baba tarafından birlikte kullanılır. Ancak ortak yaşam sona erdiğinde ya da eşler fiilen ayrı yaşamaya başladığında, çocuğun korunması için velayetin geçici olarak düzenlenmesi gerekebilir.

Boşanma davası açılmamış olsa bile, eşlerden biri ayrı yaşama durumunda mahkemeden geçici velayet talep edebilir.mBu tür davalarda hakim, çocuğun üstün yararını gözeterek geçici velayeti anneye ya da babaya bırakabilir. Verilen karar, boşanma davası sonuçlanıncaya ya da kesinleşinceye kadar geçerli olur.

Türk Medeni Kanunu’nun 335. maddesine göre, ergin olmayan çocuk anne ve babasının velayeti altındadır.
TMK m. 336/1’e göre evlilik süresince velayet birlikte kullanılır.

Ancak TMK m. 197/son ve 336/2 hükümlerine göre eşlerin fiilen ayrı yaşamaları veya ayrılık kararı alınması halinde hakim, velayeti geçici olarak eşlerden birine verebilir.

Mahkemeler, eşlerin ayrı yaşaması halinde çocukların yanında kaldığı ebeveyn lehine geçici velayet kararı verebilir. Böylece çocuğun bakım, eğitim ve gelişim ihtiyaçlarının aksamaması güvence altına alınır. Bu tür kararlar kamu düzenine ilişkin olup, hakim tarafından davanın her aşamasında re’sen de değerlendirilebilir.

Boşanma davası açılmadan da velayet düzenlemesi yapılabilir. Eşler fiilen ayrı yaşıyorsa veya çocuğun korunması gerekiyorsa, hakim geçici bir önlem olarak velayeti anneye ya da babaya verebilir. Böylece çocuk, boşanma sürecinin beklenmesine gerek kalmadan güvenli bir şekilde korunmuş olur.

Boşanmada Velayet Hangi Durumlarda Babaya Verilir?

Velayet konusunda mahkemelerin temel kriteri her zaman çocuğun üstün yararıdır. Genel uygulamada küçük çocukların anne şefkatine daha fazla ihtiyaç duydukları kabul edilse de, bazı özel koşullar velayetin babaya verilmesine yol açabilir.

Bu özel koşullardan başlıcaları şöyledir:

  • Annenin fiziksel veya ruhsal sağlığının çocuğun bakımına elvermemesi,
  • Akıl sağlığı sorunları, ağır hastalıklar veya bağımlılık problemleri,
  • Annenin çocuğa şiddet göstermesi ya da ilgisiz kalması.
  • Anne, çocuğun velayetini almak istemediğini mahkemeye bildirirse, velayet babaya bırakılır.
  • Her iki ebeveynin de velayeti üstlenmek istememesi halinde ise çocuk, devlet koruması altına alınır.
  • Anlaşmalı boşanmalarda, taraflar çocuğun velayetinin babada kalması yönünde mutabık kalırsa, hakim bu anlaşmayı çocuğun yararına aykırı görmediği sürece kabul eder.
  • Eğitim, sağlık, barınma ve sosyal çevre açısından babanın daha elverişli imkanlara sahip olması.
  • Çocuğa istikrarlı, güvenli ve sağlıklı bir yaşam ortamı sağlayabilme kapasitesi.

Diğer taraftan, 8 yaşın üzerindeki çocukların görüşü mahkeme tarafından dinlenir. Çocuğun tercihi, üstün yarar ilkesine aykırı değilse dikkate alınır. Ergenlik çağındaki çocukların görüşüne daha fazla ağırlık verilir.

Birtakım olağanüstü haller de vardır velayet sürecinde. Örneğin, annenin vefat etmesi, cezaevinde bulunması veya çocuğun yanında kalmasını engelleyen ciddi bir durumun ortaya çıkması halinde velayet babaya verilir.

Boşanma davalarında velayetin babaya verilmesi, annenin çocuğa bakamayacak durumda olması, velayeti istememesi veya babanın çocuğun ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilecek koşullara sahip olması halinde mümkündür. Mahkemeler her durumda çocuğun sağlığı, güvenliği ve gelişimini esas alarak karar verir.

Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Anneye Verilmez?

Velayet davalarında genel eğilim küçük yaştaki çocukların anne yanında kalması yönündedir. Ancak bu, annenin her durumda velayeti alacağı anlamına gelmez. Mahkemeler çocuğun üstün yararı ilkesini esas alarak, annenin çocuğun bakımını üstlenmesine engel teşkil eden durumlarda velayeti anneye vermez.

Bu durumlara detaylarıyla bakacak olursak;

1- Annenin Fiziksel veya Ruhsal Sağlığının Elverişsizliği

  • Annenin akıl sağlığının yerinde olmaması,
  • Ağır bedensel hastalıklar veya bağımlılık sorunları,
  • Çocuğun bakımını imkânsız hale getiren sağlık problemleri.

2- Annenin Çocuğa Karşı Olumsuz Davranışları

  • Fiziksel veya psikolojik şiddet uygulaması,
  • İhmal, ilgisizlik ya da çocuğun eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamaması,
  • Çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen tutumlar.

3- Maddi İmkanların Yetersizliği

  • Annenin çocuğun barınma, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalması.
  • Mahkeme, annenin koşullarını çocuğun üstün yararını gözeterek babanın koşullarıyla kıyaslar.

4- Annenin Velayeti İstememesi

  • Anne, velayeti almak istemediğini açıkça beyan ederse mahkeme çocuğun velayetini babaya bırakır.
  • Hem anne hem baba velayet görevini üstlenmek istemezse, çocuk sosyal hizmetler korumasına alınabilir.

5- Olağanüstü Haller

  • Annenin vefat etmesi, cezaevinde bulunması veya uzun süreli özgürlüğü kısıtlayıcı bir durumda olması,
  • Çocuğun anne yanında ciddi tehlike altında olması.

Çocuğun velayeti anneye verilmeyecek hallerin tamamında asıl ölçüt çocuğun güvenliği, sağlığı ve gelişimidir. Mahkemeler, annenin yanında kalmasının çocuğun üstün yararına aykırı olduğu durumlarda velayeti babaya veya zorunlu hallerde devletin korumasına bırakır.

Geliri Olmayan Ebeveyne Velayet Verilir Mi?

Velayet davalarında mahkemeler, kararlarını çocuğun üstün yararı ilkesine göre verir. Bu nedenle annenin gelirinin olmaması tek başına velayeti almasına engel değildir. Hakim, annenin çocuğa güvenli, sağlıklı ve istikrarlı bir yaşam sunup sunamayacağına bakar.
Gelir Eksikliğinin Etkisi
Mahkeme sadece annenin maddi durumuna bakmaz; annenin çocuğa bakım sağlayabilme kapasitesi asıl önem taşıyan kriterdir.
Anne ekonomik olarak yetersiz olsa da çocuğa iyi bir yaşam koşulu sağlayabiliyorsa, velayet annede kalabilir.
Maddi Destek Olanakları
Velayet anneye verildiğinde, çocuk için baba iştirak nafakası ödemekle yükümlüdür. Böylece çocuğun temel ihtiyaçları güvence altına alınır.
Ayrıca devletin sunduğu sosyal yardımlar ve aile desteği de annenin maddi yetersizliğini telafi edebilir.
Annenin Çocuğa Sağladığı Ortam
Geliri olmasa dahi anne çocuğa sevgi, ilgi ve güven veren bir ortam sunabiliyorsa bu durum mahkeme tarafından lehe değerlendirilir.
Özellikle küçük yaştaki çocukların anne bakımına ihtiyaçları daha fazla olduğundan, annenin yanında kalmaları çoğunlukla tercih edilir.
Geliri olmayan bir annenin velayet hakkı, yalnızca ekonomik yetersizlik gerekçesiyle reddedilmez. Hakimler, annenin çocuğa sağladığı bakım kapasitesini, sosyal destekleri ve nafaka imkânlarını göz önünde bulundurur. Eğer anne çocuğa güvenli ve sağlıklı bir yaşam ortamı sağlayabiliyorsa, velayet hakkı kendisine verilebilir.

Aldatan Taraf Çocuğun Velayetini Alabilir Mi?

Velayet davalarında mahkemeler, ebeveynlerin birbirine karşı işlediği kusurlardan ziyade çocuğun üstün yararı ilkesine odaklanır. Bu nedenle eşlerden birinin sadakatsiz davranışlarda bulunmuş olması, tek başına çocuğun velayetini kaybetmesine yol açmaz.

Aldatma, boşanma davasında kusur tespiti açısından önemlidir. Ancak velayet konusunda asıl belirleyici olan çocuğun sağlığı, güvenliği, eğitimi ve genel gelişimidir.

Mahkemeler, ebeveynin kusurlu davranışını çocuğa doğrudan yansıtmadığı sürece velayet kararında bu durumu tek başına esas almaz.

Aldatan tarafın velayet hakkı şu hallerde olumsuz etkilenebilir:

  • Sadakatsizlik nedeniyle ev ortamının çocuğun psikolojisini olumsuz etkilemesi,
  • Ebeveynin ilgisini çocuğa verememesi veya bakım görevlerini aksatması,
  • Çocuğun güvenliğinin veya ahlaki gelişiminin bu davranıştan olumsuz etkilenmesi.

Hakim, sadakatsiz davranışı yalnızca çocuğun üstün yararına aykırı sonuç doğuruyorsa dikkate alır. Örneğin; aldatma sebebiyle çocuğun ihmal edilmesi ya da sağlıksız bir ortamda büyümesi söz konusuysa, bu durumda velayet diğer ebeveyne bırakılabilir.

Aldatan taraf çocuğun velayetini alabilir mi? sorusunun cevabı: Evet, alabilir. Sadakatsizlik tek başına velayeti engellemez. Ancak bu durum çocuğun psikolojik, fiziksel veya ahlaki gelişimine zarar veriyorsa, hakim velayeti diğer ebeveyne verebilir.

Evlilik Dışı Doğan Çocuğun Velayeti Ne Olur?

Evlilik birliği dışında dünyaya gelen çocukların velayet durumu, Türk Medeni Kanunu’nda açıkça düzenlenmiştir. Burada temel amaç, her zaman çocuğun üstün yararının korunmasıdır.

TMK m. 337 uyarınca, evlilik dışı doğan çocuğun velayeti kural olarak anneye aittir. Bunun için ayrıca bir mahkeme kararı alınmasına gerek yoktur.

Anne hayatta değilse, kısıtlıysa veya çocuğun velayet görevini yerine getiremiyorsa, hakim çocuğun menfaatini gözeterek bir vasi atayabilir ya da velayeti babaya bırakabilir.

Babanın çocuğun velayetini talep edebilmesi için öncelikle çocukla arasında soybağı kurulması gerekir. Bu bağ üç şekilde kurulabilir:

  • Anne ve babanın sonradan evlenmesi,
  • Babanın tanıma yoluyla çocuğu nüfusuna geçirmesi,
  • Mahkeme kararıyla soybağının tespit edilmesi.

Soybağı kurulduktan sonra baba, çocuğun üstün yararını gerekçe göstererek velayet talebinde bulunabilir.

Evlilik dışı doğan çocuk, doğumla birlikte annenin soyadını alır. Babanın soyadını alabilmesi ve babanın velayet hakkı kullanabilmesi için tanıma işlemi ya da babalık davasıyla soybağının kurulması gerekir.

Annenin velayet görevini yerine getiremediği istisnai durumlarda, çocuğun yararı gözetilerek velayet babaya geçebilir.

Evlilik dışı doğan çocuğun velayeti kural olarak anneye bırakılır. Ancak annenin çocuğa bakamayacak durumda olması halinde, velayet babaya verilebilir. Babanın velayet hakkı ise ancak soybağı kurulmasıyla mümkündür.

Çocuğun Velayetini Alan Ebeveyn Yurt Dışına Yerleşebilir Mi?

Velayet hakkı, çocuğun bakımı, eğitimi, sağlığı ve yaşam düzenine ilişkin kararları kapsar. Bu kapsamda velayet sahibi ebeveyn, çocuğun ikamet edeceği yeri belirleyebilir. Ancak yurt dışına taşınma söz konusu olduğunda, bu karar tek başına alınamaz. Çünkü çocuğun üstün yararı korunmalı ve diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı gözetilmelidir.

Bu noktada devreye muvafakatname girer. Muvafakatname, çocuğun yurt dışına çıkabilmesi için diğer ebeveynin rızasını gösteren, noter onaylı bir belgedir. Eğer anne ve baba evliliğini sürdürüyorsa, her ikisinin de imzası gerekir. Boşanma halinde ise velayet kendisine verilmeyen ebeveynin muvafakati aranır. Bu belge, Türk hukukunun iç düzenlemelerinden çok, gidilecek ülkenin giriş şartları kapsamında talep edilmektedir. Dolayısıyla çoğu ülke, 18 yaş altındaki çocukların yurt dışına çıkışında muvafakatname olmadan vize veya giriş izni vermemektedir.

Çocuğun sürekli olarak başka bir ülkede yaşaması, sadece bir seyahat değil, yerleşim yeri değişikliği anlamına gelir. Böyle bir durumda velayet sahibi ebeveyn çocuğu yanında götürebilir. Ancak bu, diğer ebeveynin görüşme hakkını zorlaştırıyorsa, karşı taraf mahkemeye başvurarak velayetin yeniden değerlendirilmesini talep edebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddesi de bu duruma açıkça işaret eder; ebeveynlerden birinin başka bir yere taşınması gibi yeni olgular ortaya çıktığında hâkim çocuğun üstün yararını gözeterek gerekli önlemleri alır.

Muvafakatnamenin detayları şu şekildedir;

  • Geçerlilik süresi: Genellikle 6 aydır, ancak noter tarafından daha kısa veya uzun süre belirlenebilir.
  • Çeviri ve apostil: Seyahat edilecek ülkenin talebi doğrultusunda muvafakatname yabancı dile çevrilip apostil onayı alınmalıdır.
  • Kapsamı: Çocuğun hangi tarihlerde, hangi ülkeye ve kimin refakatinde gideceği net şekilde belirtilmelidir.

Velayet sahibi ebeveyn, çocuğu ile birlikte yurt dışına taşınabilir. Ancak bu süreçte muvafakatname alınması, gerekli onay ve çevirilerin yapılması, diğer ebeveynin çocukla ilişkisini koruyacak düzenlemelerin sağlanması gerekir. Çocuğun üstün yararı zedelendiği takdirde ise mahkeme devreye girerek velayeti yeniden değerlendirebilir.

Avukat Desteği Olmadan Velayet Davası Açmak Mümkün Müdür?

Evet, velayet davası açmak için avukat tutmak hukuken zorunlu değildir. Her birey kendi adına dava açabilir ve süreci bizzat takip edebilir. Fakat aile hukuku davalarının doğası gereği oldukça hassas, teknik ve sonuçları itibarıyla çocuğun geleceğini doğrudan etkileyen bir yapısı vardır. Bu nedenle avukatsız açılan davalarda usul hataları, delil sunumunda eksiklikler veya yanlış hukuki değerlendirmeler nedeniyle dava kaybedilebilir ya da süreç uzayabilir.

Velayet davalarında;

  • Dava dilekçesinin doğru hazırlanması, hukuki dayanakların eksiksiz sunulması gerekir.
  • Çocuğun üstün yararı ilkesi kapsamında mahkemeye sunulacak rapor, tanık, sosyal inceleme gibi unsurların doğru organize edilmesi gerekir.
  • Karşı tarafın savunmalarına etkin cevap verilmesi ve usule ilişkin itirazların yapılabilmesi uzmanlık gerektirir.

Yanlış veya eksik adımlar, davanın reddine ya da çocuğun menfaatine aykırı sonuçlara yol açabilir.

Deneyimli bir avukatın desteği, yalnızca hukuki sürecin sağlıklı işlemesini değil, aynı zamanda tarafların psikolojik olarak da daha az yıpranmasını sağlar. Dinç Hukuk Bürosu – Av. Mehmet İlker Dinç, velayet ve aile hukuku davalarında uzmanlaşmış bir ekip olarak; müvekkillerin haklarını en güçlü şekilde savunmakta, çocukların menfaatlerini koruyacak stratejik çözümler sunmaktadır.

Özetle, avukatsız velayet davası açmak mümkün olsa da, çocuğun geleceğini ilgilendiren böylesine kritik bir süreçte profesyonel bir avukatla çalışmak en doğru ve güvenli tercih olacaktır.

Velayet Davası Kaç Celsede Biter?

Velayet davasının kaç celsede sonuçlanacağı, dosyanın özelliklerine, tarafların tutumuna ve mahkemenin iş yüküne göre değişiklik gösterebilir. Genel bir ortalama vermek gerekirse, velayet davaları genellikle 2 ila 4 celse arasında tamamlanmaktadır. Ancak her dava kendine özgü koşullara sahip olduğu için süre değişebilir.

  • İlk Celse: Dava Açılışı ve Ön İnceleme

Dava dilekçesi verildikten sonra mahkeme ön inceleme duruşmasını yapar.

Bu aşamada tarafların iddiaları ve delilleri ortaya konur.

Mahkeme, sosyal inceleme raporu alınmasına veya çocuğun dinlenmesine karar verebilir.

  • Ara Celseler: Delillerin Toplanması

Sosyal inceleme uzmanı (pedagog/psikolog) tarafından rapor hazırlanır.

Çocuğun yaşı uygunsa, hâkim çocuğu dinleyebilir.

Tanıklar dinlenir ve tarafların sunduğu belgeler incelenir.

  • Son Celse: Karar Aşaması

Deliller toplandıktan ve raporlar mahkemeye sunulduktan sonra, hakim çocuğun üstün yararı doğrultusunda velayetin kimde kalacağına karar verir.

Davanın uzamasına neden olabilecek birtakım faktörler vardır:

  • Tarafların sık sık mazeret bildirmesi,
  • Raporların geç hazırlanması,
  • Tarafların uzlaşmaması,
  • Mahkemenin yoğun iş yükü.

Eğer taraflar süreci uzatmaz ve raporlar zamanında gelir ise, velayet davası 6-12 ay içinde sonuçlanabilir. Diğer taraftan çekişmeli durumlarda veya raporların gecikmesi halinde süreç 1,5-2 yıla kadar uzayabilir.

Velayet davaları genellikle birkaç celse içinde karara bağlansa da, net sürecin uzunluğu davanın seyrine göre değişir. Çocuğun üstün yararını gözeten mahkeme, gerektiğinde süreci uzatabilir.

Yorum Bırakın